Bir kişinin karakteri, birçok alışkanlıktan, belirli durumlara tepkilerden, başkalarına karşı tutumlardan ve diğer benzer doğa özelliklerinden oluşan oldukça karmaşık bir kavramdır. Karakterin temelleri, çocuğun büyüdüğü ve geliştiği toplum olan ebeveynler tarafından atılır.
Bir binanın temeli gibi insanın karakteri de hayatının ilk yıllarında atılır. Çocuk psikologlarına göre, kişilik oluşumu yaşamın ilk günlerinden başlar ve nihayet üç yaşından itibaren karakter özellikleri oluşur. Ve bir insanın nasıl olacağı, tam olarak hayatının bu döneminde, ahlak kavramına gömülü değerlere bağlıdır. Bebeğin ebeveynlerinin, davranışlarının bir kişinin ne olması gerektiğine dair en canlı örnek olduğunu anlamaları önemlidir ve örnekleriyle günlük olarak neyin mümkün olup olmadığını gösterirler. Kalıtsal özellikler, aile ve okul öncesi kurum ve okuldaki atmosfer ve içinde büyüdüğü sosyal çevrenin kuralları gibi diğer faktörlerin çocuğun davranışındaki değişiklikler üzerinde büyük etkisi vardır.
3 ila 7 yaş arası bir çocuğun karakterindeki değişiklikler
3 yıl sonra, çocuğun davranışlarında genellikle inatçılık ve kendini beğenmişlik belirtileri ortaya çıkar. Gerçek şu ki, bu yaşta kendi başına çok şey yapabilir, ancak ebeveynleri onu tüm küçük şeylerde ısrarla himaye etmeye devam ediyor. Bu özelliklerin aktif gelişim için toprak almaması için bebeğin sorumluluk alanını genişletmek, onu bir insan, ailenin ve çevresinin tam bir üyesi gibi hissettirmek gerekir. Ancak bu yaşta hoşgörü sınırını aşmak da imkansızdır. Bu yaşam döneminin karakteristiği olan bencillik belirtileri bastırılmalı ve çocuğa, çevresinin de görüş hakkına sahip olduğu iletilmelidir.
7 yıllık kriz
7 yaşında, çocuğun karakterinin oluşumunda bir eğitim kurumundan diğerine geçişle ilgili bir dönüm noktası gelir. Bu yaştaki birçok çocuk, güvensizliğin gelişimini, işe yaramazlık ve değersizlik hissinin ortaya çıkmasını, yalnızlığı tehdit eden geri çekilir. Bunu engellemek çok kolay, paylaşmak istediklerini dikkatle dinlemesi, yeni takımda uyum sürecinde kendisine yardımcı olması yeterli. Gerçek şu ki, bu yaştaki bir çocuk kendini zaten oldukça yetişkin olarak görüyor, ancak biçimlenmemiş psişenin hala dışarıdan desteğe, duyguları paylaşma, duyguları atma fırsatına ihtiyacı var. Ve bir okul çocuğu aniden gününün nasıl geçtiği hakkında konuşmayı bıraktıysa, izlenimlerini paylaşıyorsa, onu konuşturmak, stresi hafifletmesine yardımcı olmak gerekir.
Geçiş yaşının özellikleri
Geçiş yaşı, hem çocuğun hem de ebeveynlerinin hayatındaki en zor dönemdir. Tam olarak ne zaman başladığını söylemek neredeyse imkansız. Çocuklardan kimisi 12, kimisi 14 yaşında bir dönüm noktasına ulaşır, kimisi de genellikle bunu atlar, yaşar, kendilerine ya da yakınlarına herhangi bir sorun çıkarmadan. Her insanın hayatında bu ana karşı genel olumsuz tutuma rağmen, bu sadece kendini, çevreleyen dünyayı ve yeni yönlerini tanıma zamanıdır. Ve bu dönüm noktasının nereye varacağı yine yalnızca ebeveynlere bağlıdır.
Bu yaşta, bir çocuğun sevdiklerinin ilgisine bebeklik döneminden daha fazla ihtiyacı vardır. Birçok anne ve baba, çocuğun kendi başına karar vermesi ve kendine bakması, uygun gördüğü kişilerle arkadaş olması ve biraz sonra eve gelmesi için çocuğun oldukça yetişkin olduğuna inanır. Bu, olumsuz sonuçlara yol açan ana hatadır. Geçiş çağında çocuğu hayatın iyi yönleriyle tanıştırmak, onu kötü etkilerden uzaklaştırmak, ilgisini doğru yöne yönlendirmek, yani ona mümkün olduğunca fazla ilgi göstermek ve onu özenle kuşatmak önemlidir.