Birlikte yaşama veya medeni evlilik, yasaların gerektirdiği şekilde resmileştirilmemiş bir ilişkidir. Şu anda birlikte yaşayan çiftlerin neredeyse yarısı evliliklerini kaydettirmiyor.
Aşık çiftlerin çoğu, bir araya gelip gelemeyeceklerini anlamak ve duygularını kontrol etmek için medeni bir evlilikle birlikte hayatlarına başlar. Ancak neredeyse tamamı, mücbir sebep hallerinde, örneğin eşlerden birinin ölümü durumunda, ikinci mülkiyet hakkının yasal bir evlilikten farklı olacağını bilmiyorlar.
Bir yandan medeni nikah biraz daha uygundur, ancak diğer yandan ilişkilerdeki bir değişiklikle, genel bütçeye yatırım yapan taraflardan biri tazminatsız kalma riskiyle karşı karşıyadır. Böyle bir evlilikte çocuklarla ilgili sorumlulukların neler olduğunu unutmamalıyız. İlişkilerde bir bozulma olması durumunda, bir çocuğu yetiştirme sorumluluğu tamamen ebeveynlerden birine ve daha sık olarak anneye aittir. Ayrılık sonrası ilişki kötüyse ve çoğu durumda kötüyse, bir kadının eski kocasından maddi destek almadan kendini bulması büyük bir risktir. Tabii ki, dava bir mahkeme yoluyla çözülebilir, ancak bir kadın lehine karar verme şansı, resmi bir evlilikte olduğu kadar çok değildir.
Çeyrek asır ve bir buçuk asır kadar medeni bir evlilik içinde yaşayabilirsiniz, ancak eşlerden birinin ölümü durumunda mirasla ilgili büyük sorunlar ortaya çıkacaktır.
Çıkış yolu şu şekilde olabilir. Ortak hukuklu eşler arasında, ortakların maliyetlerini, aralarındaki ilişkiyi gösteren ve ayrıca birlikte yaşamanın sona ermesi durumunda mal paylaşımının nasıl gerçekleşmesi gerektiğini belirleyen özel bir anlaşma yapılır. Çift genellikle böyle bir anlaşmanın noktalarını kendi başlarına düşünebilir. Örneğin, birlikte yaşama sırasında kredi alınması durumunda, bunlara ilişkin ödemelerin eşler arasında eşit olarak bölüneceğini belirten fıkra.
Böyle bir anlaşma hazırlarken, bir danışma emri de hazırlanabilir. Dolayısıyla, bu durumda eşin medeni evlilikte miras yoluyla edindiği malları talep edebileceğine dair bir tür garanti almak mümkündür.