Boşanma, bir erkek ve bir kadın arasındaki en zor kararlardan biridir. Tabii ki, bu bir kadının genellikle katlanmak zorunda olduğu en zor stres. Ancak, boşanmanın tek taraflı bir hata olmadığını ve hatanın her ikisinde de olduğunu anlamakta fayda var, bu yüzden bu hatayla yaşamak mı yoksa kendinizde bir şeyleri düzeltmeye çalışmak mı karar verin.
Bir kadının banal psikolojisi, bir kadının hiçbir şey için suçlanmadığına ve tüm suçun tamamen erkeğe düştüğüne kutsal bir şekilde inanmaya başlamasına yol açar. Belki de bu en yanlış konumdur. Tabii ki, geceleri öldürülmemeli ve gözyaşı dökmemelisiniz, ancak kendinizde bir şeyleri değiştirmeniz gerekiyor.
Ünlü filozofun dediği gibi, “Hiçbir şey sebepsiz yere olmaz” ilk akla gelen budur. Son yıllarda, bir insan olarak kadının rolü önemli ölçüde değişti. Artık çocuklarla evde kalmıyor, yemek hazırlamıyor ve kocasını işten beklemiyor. Toplumun sosyal statüsü değişiyor, ancak acil sorumluluklarınızı unutmayın.
Giderek daha fazla kadın, aileyi tamamen unutarak ve erkekleri çok geride bırakarak bir kariyer inşa etmeye ve para kazanmaya başlıyor. Hiç kimse bir kadının kendi kendine yeterli olmasını yasaklamaz, ancak kocasına biraz şefkat ve sıcaklık vermek basitçe gereklidir, aksi takdirde onu her zaman hoş karşılanacağı, arzu edildiğini hissedeceği yerde bulacaktır.
Boşanma, ilkelerinizi yeniden gözden geçirmeniz için bir nedendir. Para ve maddi değerleri bir kaide üzerine koymamalı, böylece ailenizi ikinci sıraya düşürmemelisiniz. Bir erkek doğası gereği bir mal sahibidir ve ikinci olmaya alışık değildir ve sizin için sadece bir mobilya parçası olmayı kabul etmesi pek olası değildir.
Boşanma, kendinizden vazgeçmek için bir neden değildir, ancak mutlaka kesin sonuçlar çıkarılmalıdır.